RÛHU ALLAH TEÂLÂ ZANNETMEK

Bâzen sâlikin nazarı ruhlar âlemine düşer. O âlemi, vücûb mertebesi (ilâhî âlem) ile ilişkisinden dolayı Hak Teâlâ olarak düşünür. Oysa bu ilişki sâdece sûrettedir. Sâlik o âlemi görmeyi, Hak Teâlâ'yı görmek zanneder. Bu müşâhededen haz ve lezzet duyar. Ruhlar âleminin cesedler (cisimler) âlemi ile biraz irtibâtı olduğu için o âlemin (ruhlar âleminin) görülmesi, bu âlemde kesrette vahdeti müşâhede (çokluk içinde birliği görmek) olarak algılanır. Sâlik (tasavvuf yolcusu), ihâta ve maiyyetin zâtî olduğuna, yani Allah'ın âleme zâtı ıle yakın olduğuna hükmeder. Bu hayaller ile matlûb-i hakîkî olan Allah'a terakkî ve vuslat yolu sâlike kapanır. Onu bu mertebeden geçirmezlerse ve bâtıldan hakka götürmezlerse vah ne hasret! Şeyhlerden bazıları bu makâmda otuz sene Allah diye rûha tapmışlardır. O makâmdan geçirildikleri zaman onun kötülüğünü anlamışlardır. "Bizi buna hidâyet eden Allah'a hamd olsun. Allah bizi doğru yola ulaştırmasaydı biz doğru yolu bulamazdık. Rabbimizin peygamberleri gerçeği getirmişlerdir'' (el-A’râf, 7/43).