Yaratılış îtibâriyle huzûra ve Allah'a yönelmeye (teveccühe) karakteri yatkın olan kişiler için bu yönelişte çalışıp çabalamanın bir tesiri yoktur (tabiî olarak ve kolayca Allah'a yönelirler). Bunun sırrı şudur: Ruh bedenle irtibat kurmadan önce kendisinde bir miktar huzûr ve teveccüh (yöneliş) vardı. Onu unsurî (maddî) bedene bağladıkları zaman beden ile ruh arasında bir aşk oluştu ve ruh tamâmen bedene yöneldi. Sonunda ruh kendisini ve eski hâllerini bütünüyle unuttu. Ruhlar arasında bir başka grup ise yönelişin kuvveti ya da başka bir sebeple önceki Allah'a yönelişini tamâmen unutmadı. Bedenle irtibat kurmasına rağmen o yönelişin izleri kaldı. Dolayısıyla bu ruhlar, bedenle irtibâtından sonra Allah'a yöneliş için çalışıp çabalamaya ihtiyaç duymazlar. Fakat bilmek gerekir ki, ilk yönelişini tamâmen unutan grup, bedenle irtibattan sonra (kesbî teveccühle) mânen yükselip urûc ederlerse (zorlanmadan, tabiî olarak teveccüh eden) birinci grubu geçerler. Gerçi birinci grup da mânen yükselir ama diğerleri bunları geçer. Çünkü eski yönelişi tamâmen unutup (yeni) sevgili olan bedene yönelmek, ruhtaki isti'dâd ve kâbiliyetin letâfetini gösterir. O ruh neye yönelirse o olur ve ondan başkasını tümüyle unutur. Önceki hâllerini unutmayan ruh ise bunun tersidir. Onun sevgiliye yönelişte kusuru olduğu anlaşılır. Allah Teâlâ daha iyi bilir.