Nekre (belirli olmayan her hangi bir) isim, başına elif ve lâm harflerinin gelmesiyle mârife (belirli isim) hâline dönüşür. "Allah'' mübârek isminde ise, "elif'' ve “lâm'' zâten mârife olan gâib zamîri "Hû''nun başına gelmiştir. (Hâlbuki mârife bir kelimenin başına elif lâm gelmesine gerek yoktur). Nitekim bazı muhakkikler (hakîkat ehli) şöyle demişlerdir: “Allah" ismi, gayb-ı hüviyete (Allah'ın zâtına) delâlet eden "h'' harfi ile harf-i ta'rîf olan elif ve lâm'dan oluşur.
Bu harf-i ta’rîfin eklenmesinde sanki şöyle bir îmâ ve işâret vardır: Hû zamirinin kendi mârifeliği, onun işâret ettiği mânâ olan Allah'ın zâtını ifâde etme konusunda yetersizdir. Târife yardımcı olacak başka bir şey lâzımdır ki o da elif ve lâmdır. Lâm harfinin şeddeli (çift) olması ise târifte mübâlağa içindir. Bu mübâlağa ile bile târif yetersiz kalınca ve târif edilecek şey tam olarak ifâde edilemeyince, bütün bu harfleri târif-i alemîye (özel isme âit târife) götürdüler ve böyle yorumladılar. Belki orada belirlenme ve bilinme oluşur diye düşündüler. Ama burada da zâtın bilinmesine bağlı olan belirlenme meydana gelmedi. Sonunda bu “Allah'' isminin diğer isimlerden farklı olduğu anlaşıldı. Mahlûkât için kendisine, Onu tanıma konusunda âciz kalmaktan başka yol bırakmayan Allah'ı tesbih ve tenzih ederim.