MÂNEVÎ YOLCULUKTAKİ TECRÜBELER, VAHDET-İ VÜCÛD, VAHDET-İ ŞUHÛD

Bilesin ki, ilâhî yardım beni önce murâd olan kulların cezbesi gibi cezbetti, çekti. Sonra seyr u sülûk mertebelerini aşmayı nasîb etti. Sonraki dönem sûfilerinden tevhîd-i vücûdî (vahdet-i vücûd) erbâbının söylediği gibi Allah'ı eşyânın aynı buldum. Sonra Allah Teâlâ'yı hulûl ve sirâyet olmaksızın eşyânın içinde buldum (hissettim). Sonra Allah Teâlâ'yı eşyâ ile zâtî berâberlik hâlinde, sonra eşyânın ardında, sonra eşyânın önünde buldum. Daha sonra Allah Teâlâ'yı gördüm, ancak eşyâdan bir şey göremedim. Fenâ diye tâbir edilen tevhîd-i şuhûdînin (vahdet-i şuhûdun) anlamı budur. Velîlik mertebelerine konan ilk adım budur. Başlangıçta hâsıl olan en yüksek kemâldir. Zikredilen mertebelerin her birindeki görüş (algılama) önce âfâkta, sonra enfüste yani önce dış âlemde sonra gönülde oluşur.

Sonra velîlikteki ikinci adım olan bekâ mertebesine yükseldim. İkinci defa eşyâyı gördüm, Allah'ı da eşyânın aynı, hattâ kendi nefsimin aynı olarak buldum. Sonra Allah Teâlâ'yı eşyânın içinde hattâ nefsimin içinde, sonra eşyâ ile hattâ nefsim ile berâber, sonra eşyâdan önce hattâ nefsimden önce, sonra eşyâdan sonra hattâ nefsimden sonra buldum. Sonunda eşyâyı gördüm ama Allah'ı aslâ göremedim. Bu, başlangıca ve avâm derecesine dönüş anlamındaki son mertebedir. Bu, halkı Hak Teâlâ'ya dâvet ve irşâd makâmlarının en üstün olanıdır. Halka uygun olan, fayda verme ve faydalanma için gerekli olan budur. "Bu Allah'ın lütfudur, onu dilediğine verir. Allah büyük lütuf sâhibidir'' (el-Hadîd, 57/21). Zikredilen bu hâllerin ve gizli kemâlâtın hepsi benim için ve Hz. Peygamber'e (a.s) tâbî olarak vâsıl olanlar için hâsıl olmuştur. Allâhım! Bizi o peygambere tâbî olma yolunda sâbit eyle ve onun zümresi içinde haşr eyle! Ona ve temiz âilesine selâmlar. Âmîn diyen kula Allah Teâlâ merhamet eylesin. Hidâyete tâbî olanlara selâm.